Madenciler ucuz enerji ve ruhsatlara güvence istiyor
DÜNYA Gazetesi ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin iş birliğiyle “Sanayide Maden Panelleri” toplantısının ilki “çimento” sektörü ile gerçekleştirildi. DÜNYA Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar’ın yönettiği panelde, 40 milyar dolarlık değer yaratan madenciliğin, sektörlere ve çimento üretimine etkisi ele alındı.
Leyla İLHAN
Türkiye’nin çimento sektörünün ilelebet ihtiyacını karşılayacak maden rezervlerine sahip olduğuna değinilen panelde, üretimde kullanılan enerji maliyetlerinin ise yüksek olduğuna dikkat çekildi. Maliyetin yüzde 70’ini oluşturan enerjide sektörün dışa bağımlı olduğu ifade edilirken, yeni teknolojilerle hem çevreci üretim hem de rekabet açısından sektörün avantajlı hale getirilebileceği kaydedildi. Panelde ayrıca, sanayideki üretimin aksamaması ve yerel hammaddeyle devam edilmesi için maden ocaklarına ruhsat güvencesi sağlanması ve çalışma izinlerinin kısa zamanda verilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Ocakların devamı için ruhsat güvencesi verilmeli
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkanı Aydın Dinçer, tüm sanayilerin hammaddesi olan madenciliğin Türkiye’de sanayi sektörlerine etkisiyle 40 milyar dolarlık değere ulaştığını söyledi. Dinçer, sanayinin de gıdası olan madencilikte izin alma süreçlerinde uzama kaynaklı sıkıntılar yaşandığına dikkat çekti. Dinçer, “Ocakların devam etmesi için ruhsatlara güvence verilmesi gerekir. İzin süresi dolduktan sonra madencilik yapılan sahada yeni izinler verilsin ki o madencilik sürsün. Bu izinler verilmeyince ithal maden getirmek zorunda kalıyoruz. O zamanda maliyet yüzde 15 ila 30 arasında artıyor” dedi.
Yanlış bilgilerle ile kamuoyu baskısı yaratılıyor
Yaşanan sorunların çimentoda maliyetleri yüzde 15 daha yukarı artırdığını ifade eden Dinçer, bu alandaki sıkıntının ise mevzuat yerine yanlış bilgilerden dolayı oluşan kamuoyu baskısından kaynaklandığını belirtti. “Kamuoyundan baskı gelir endişesiyle izin belgelerinde bazen yılları bulabilen gecikmeler yaşanıyor” diyen Dinçer, “Bu da yatırım iştahımızı bitirebilir. Maliyetleri artırma ya da üretimi durma noktasına getirebilir” yorumunu yaptı.
Kömür için Ar-Ge yapılmalı
Aydın Dinçer, yeşil enerjiye dönüşte kömürün konumunu da değerlendi. “Almanya bile elektriğin yüzde 30’unu kömürden elde ediyor. Madenlerin oluşumunda herhangi bir enerji tüketimi olmuyor, üretim aşamasında oluyor. Ancak kömürde dünyayı yeşil enerjiye dönüştürmek lazım. Kömürden çok farklı malzemeler elde ediliyor. Kömür açısından çok zengin bir ülke olarak biz de birçok şey elde edebileceğimiz Ar-Ge çalışmaları yapılmalıyız” dedi.
Çimentoda maliyetin yüzde 70-80’ni enerji
Elazığ’da 2016 yılında üretime başlayan çimento fabrikalarının arkasında kendilerine 500 yıl yetecek kalker ve kil cevheri olduğunu belirten Seza Çimento Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, “Kalker en ucuza aldığımız maden. Belki de bize yakın olduğu için kalkeri kili ucuza alıyoruz. Ancak enerji üretiminde kullandığımız kömür ve petrokok da yurtdışına bağlıyız. Yurtiçinde istenilen yüksek kaloride kömür bulamadığımız için yurtdışından getiriyoruz. Fakat kura bağlı olduğu için petrokoka yüzde 200, kömüre yüzde 70 zam geldi. Maliyetin yüzde 70-80’i kömür ve elektrik oluşturuyor. Bu alandaki artışlar bizim için büyük maliyetler oluşturuyor. Ayrıca hammaddemiz olan demir cevheri, alçıtaşı ponza gibi madenlerde zaman zaman yüksek fiyatlara maruz kalıyoruz” dedi.
Madenler için ayrı prosedür yapılmalı
Bir fabrikanın ömrünün 100 yıl olarak planlanırken, maden ruhsatının ortalama 3 ila 5 yılda alınabildiğini ifade eden Açık, sanayi kuruluşlarının ani ihtiyaçları göz önüne alınarak madenlerin ruhsatlandırılması için ayrı bir prosedür yapılması gerektiğini söyledi. “Aynı zamanda kullanılan madenin yoğunluğuna bakılarak işletmeye Tek ÇED raporu alınabilir” diyen Açık, “Madenlerle ilgili düzenlemelerde yasal değişikliğe gidilmesine ihtiyaç var. Maden sektörünün günümüz koşullarına bakılarak daha teknolojik bir yapıya büründürülmeye ihtiyacı var” dedi.
“Maden sahaları da koruma altına alınmalı”
Sanayinin cam damarı olan madenciliğin çimento sektörünün hammaddesi olan klinker, kil, demir cevheri ve demir oksitleri, silis oksitleri sağladığını aktaran Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Başkanı Ali Emiroğlu, “Bunlar ucuz malzemeler. Çünkü fabrikaya yakınlar ve hepsi ülkemizden sağlanıyor. Türkiye madencilik sektörü bunları sağlayacak bir özelliğe sahip” dedi. “Hammadde olarak sıkıntımız yok. Bizi ilelebet götürecek bir hammaddemiz var. Ancak enerji maliyetleri sanayi sektörü dahil en büyük maliyet kalemimiz” diyen Emiroğlu, “Enerji maliyetlerinin düşürülmesi için yerli kömürün devşirilmesi kömür madenciliğinin de ileri gitmesi için bir fırsat oluşturur” diye konuştu.
Sektörün temel sorunun ise ruhsat güvencesi olduğunu belirten Emiroğlu, “8 bakanlık ve 24 kuruluştan izin alarak faaliyete başlıyoruz. Bunun iyileştirilmesi ile sanayiye yatırım güvencesi gelecek” dedi. Emiroğlu, madenciler olarak Türkiye’de kendilerine tahsis edilen orman alanının sadece binde 2.9’unu kullandıklarını belirterek, bu arazinin yüzde 60’ının ise ‘bozuk baltalık’ diye geçen ağaçsız alanlardan oluştuğunu söyledi.
“Atık ısı ile 500 bin konutun günlük elektriğini karşılıyoruz”
Pandemi sonrası iklim değişikliğiyle mücadelenin konuşulacağını belirten Türkçimento CEO’su Volkan Bozay, “Enerji ve kömür kullanımı devreye girdiğinde emisyonlar karbon salınımları önemli olacak. Önümüzdeki dönemde AB yeşil mutabakata hedefi sektörün gidişatını belirleyecek gibi görünüyor. Artık ekonomik modellerin kalkınma şekli de fosil yakıttan düşük karbonlu modele gidiyor” dedi. Çimento sektörü olarak yeşil mutabakat için bir yol haritasına ihtiyaçları olduğunu aktaran Bozay şöyle konuştu: “Bu çerçevede bir çalışma başlattık. Katkılı çimento bu dönemde emisyonların düşürülmesinde önemli olacak. Araştırma ve geliştirme açısından kaçınılmaz çalışmaları yapıyoruz. Ayrıca son 10 yılda atık ısıda 23 fabrikada 2 milyar dolarlık yatırım yapıldı. Filtreler maliyetli yatırımlar ancak karşılıklarını alıyoruz. Hem enerjiden faydalanıyoruz hem de korbon emisyonlarını düşürüyoruz. 16 fabrikadaki filtrelerden atık ısı kazanımı ile 500 bin konutun günlük elektrik enerjisini karşılayabiliyoruz.”
Çimentoda hammadde maliyetinin yüzde 15 olduğunu belirten Bozay, “Sıkıntı enerji tarafında. Enerji ihtiyacı yoğun olan bir sektörüz. Döviz bazlı enerji maliyeti yüzde 80 civarında” dedi. “Bu noktada belediyelerin depoladığı çöpler atık ve geri dönüşüm konusunda çok önemli kaynaklar” diyen Bozay, “Şu an 32 milyon tonluk bir çöp var, bunun yaklaşık 7 milyon tonluk bölümünü yakıta çevirebilir durumdayız. Bu işlem cari açığa 365 milyon dolarlık katkı sağlar” dedi.
Avrupa Yeşil Mutabakatı romantizm değil
Gazetemiz Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise “Avrupa Yeşil Mutabakatı ‘Paris’ şehrinden dolayı bize romantizm gibi geliyor ama değil. Bu bir sanayi belgesi, bir istihdam politikası konuya böyle yaklaşırsak çok daha iyi olur” dedi. Madencilerin ve çimentocuların iklim değişikliğini dikkate alarak faaliyetlerini sürdürmesi gerektiğini belirten Güldağ, “İzin süreçlerinin daha sürdürülebilir şekilde devam etmesi gerekir. Belediyeler bunu sağlayamıyorsa, ikircikli davranıyorsa aslında işini doğru yapmıyordur. Çünkü artan maliyetler yol su olarak dönüyor. Onun yerine sektöre danışarak yapılacak en iyi kuralları belirleyerek bir tasarım yapılmalı. Verilecek yerde verilmeli ve işler geciktirilmemeli. Ona göre de sektöre sahip çıkmak lazım” açıklamasını yaptı.
Sürdürülebilirlikte dayanıklılık öne çıkıyor
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Dünya Gazetesi Genel Kordinatörü Vahap Munyar da sürdürebilirlik konusunda ‘dayanıklılık’ gibi önemli bir bakış açısının geliştiğini söyledi. “Örneğin Borusan Caterpillar ronovasyon merkezi kurarak, eski makineleri yeniden elden geçirip sunuyor. Burada çok atağa geçtiklerini söylediler. Artık biz bunları daha uzun ömürlü olmasını istiyoruz, öyle bir bakış açısı dünyamıza geliyor” dedi. Öte ayandan yeni teknoloji ile yapılan çimento fabrikalarının önyargıları ortadan kaldırdığını belirten Munyar, “Eskisi gibi ‘etrafı kirletiyor’ söylemleri ortadan kalkıyor. Koza, kendi çevresindeki alanları rehabilite etmeye başladı, hatta kendi zeytinlerini üretmeye başladı. İyi örnekler de artıyor” dedi.