“Seza Çimento olarak sürdürülebilirliği esas alıyor, bunu kurum kültürümüzün vazgeçilmez bir ögesi olarak görüyoruz”
2021 yılının ilk yarısı nasıl geçti? Gündeminizde öne çıkan konular nelerdi?
Öncelikle kısaca pandeminin başladığı 2020 yılını sektörümüz açısından değerlendirmek isterim. Şöyle ki; 2020 yılının özellikle ikinci yarısı pandemiye rağmen çimento sektörü açısından iyi geçti. Rakamlarımız da bunu gösteriyor zaten.2020 yılında bir önceki yıla göre iç satışlarımızda yüzde 22,6,çimento ihracatında ise 46,1’lik artış gerçekleşti. İhracattaki buartışla birlikte 2020yılında dünya çimento ihracatında ikincisırada yer aldık. Yani Türkiye, küresel anlamda sektörde çokbüyük bir güç. Bugücün 2021 yılında da yerini koruyacağınave ülke ekonomisine katkı sağlayacağına inanıyorum çünkübüyüme trendimiz 2021’in ilk yarısında da devam etti.Ancak bu gücümüze ve atağımıza rağmen sektörümüzün en önemli sorunlarından biri olan yüksek kapasite konusu,hala sektörümüzün önündeki en önemli açmazlardan biri olmaya devam ediyor. Bu kapsamda üretim fazlasını daha da artırmamak için sektörde yeni yatırıma izin verilmemesinin, yeni yatırımların ülkenin ihtiyacı olan sektörlere yönlendirilmesinin faydalı olacağına inanıyoruz. Öte yandan özellikle son dönemde yaşadığımız maliyet artışları da yine sektörümüz açısından önemli bir sorun teşkil ediyor. Bilindiği üzere ülkemizde çimento sektörünün maliyet bileşenlerinin yüzde 60 ila 80’i yakıt ve elektrik maliyetlerinden oluşuyor. Yakıt tedarikinde ithalata olan bağımlılığımız maalesef çok yüksek. Üretimde yoğun olarak kullanılan yakıtların yüzde92’si ithal ediliyor. Sadece 2020 yılı ile kıyaslayacak olursak petrokok maliyetimizde yüzde 70, ithal kömür maliyetimizde yüzde 55’lik bir artış gerçekleşti. Tüm bunlar sektörümüzün büyümesine engel teşkil ediyor.Seza Çimento olarak ise tüm bu zorlu koşullara rağmen hemgeçen yıl hem de bu yılın ilk altı ayında başarılı bir dönem geçirdik.
Pandeminin ilk dönemlerinde iç pazarda durgunluk yaşandığını görerek, ihracata ağırlık verdik. Özellikle Afrika pazarı, Libya,
Suriye ve İsrail’den ciddi talep aldık. Bunun neticesinde 2020 yılında 1,9 milyon ton civarında üretim gerçekleştirdik; bunun
yüzde 30’unu ihraç ettik. Bu yıl da mevcut pazarlarımıza ek olarak Avrupa ve Amerika pazarlarında daha etkin olmak için
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Özellikle 2021 yılı ikinci yarısından itibaren sizce sektörde hangi konular ön plana çıkacak?
Türk çimento sektörü gerek yurt içinde gerekse yurt dışında son derece başarılı. 2020 yılında 1,1 milyar dolarlık ihracatla
yüzde 27,3 büyüme kaydedilmesi de bunun önemli bir göstergesi. Ancak bu başarılarımızı üzerine daha da koyarak
sürdürmek için bazı beklentilerimiz bulunuyor. Bunların en önemli olarak gördüğüm birkaçına değinmek isterim. Hepimizin
bildiği gibi beton yollar alternatif yollara göre daha uzun ömürlüdür, daha az bakım-onarım gerektirir ve daha yüksek
dayanıma sahiptir. Bu nedenle dünya genelinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Oysa ülkemizde bazı belediyelerin ve il özel idarelerinin yapmış olduğu pilot beton yol uygulamaları dışında beton yol uygulaması yok denecek kadar az. Dolayısıyla
beton yol yapımının ülkemizde de gelişmesi ve yaygınlaşması için bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor.
Bir diğer konu demir yolu taşımacılığı. Üretimini gerçekleştirdiğimiz çimento ve klinker, yükte ağır pahada hafif
ürünlerdir. Bu nedenle ihracatta lojistik maliyetlerini düşürmek ve karlılığı artırmak için demir yolu taşımacılığını kullanmak
gerekiyor. Ancak yeterli lokomotif ve personelin bulunmaması, altyapı çalışmalarının yetersiz kalması, sinyalizasyon
sistemlerinin eksik olması, çoğu hatta fazla tonaj çekebilecek elektrikli hattın (kataner) bulunmaması ve tarife artışları gibi
nedenler biz üreten ve ihracat yapan firmaları zor durumda bırakıyor. İlgili yönetmeliklerin bir an önce çıkarılarak, demir
yolu taşımacılığının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması acil bir ihtiyaçtır. Bunların yanı sıra ham madde ruhsatlandırma ve ruhsat işletme izinlerinin alınması süreçlerinin hızlandırılması; atıktan enerji üretiminin yasal düzenlemelerle desteklenmesi ve üretim tesislerinin en önemli giderlerinden biri olan elektrik enerjisi kullanım maliyetlerinin düşürülmesi için üretim tesislerine
birim fiyat avantajları, indirimler ve teşvikler sağlanması sektörümüze rahat bir nefes aldıracaktır. Pandemiye rağmen
önemli başarılar elde eden sektörümüzde bu konuların 2021 yılının ikinci yarısında ve önümüzdeki yıllarda ön planda
olacağını düşünüyorum.
Çimentoda sürdürülebilirliğin önemi nedir, bu konuda hayata geçirdiğiniz projelerinizden
bahseder misiniz?
Özellikle Covid-19 pandemisi ile birlikte dünya genelinde salgınlara, afetlere, iklim krizine yönelik farkındalığın arttığına
hep birlikte şahit oluyoruz. Bu çok önemli bir gelişme çünkü maalesef kaynaklarımızı hızla tüketiyoruz. Bu yıl paylaşılan bir
araştırma, insanların dünyanın bir yılda ürettiğinden yaklaşık yüzde 73 daha fazla doğal kaynak kullandığını ortaya koydu.
Böyle bir tablo söz konusuyken çimento sektörünün çevreye duyarlı, enerji yönetimi olan, sürdürülebilir üretim yapması
büyük önem kazanıyor. Sürdürülebilirlik artık sektörün bir hedefi değil iş yapma modeli olmalıdır.
Biz de Seza Çimento olarak sürdürülebilirliği esas alıyor, bunu kurum kültürümüzün vazgeçilmez bir ögesi olarak görüyoruz.
Fabrikamızın tamamı Avrupa menşeli. Prosesin kontrolünü, kararlılığını ve optimizasyonunu sağlamak için tüm sistemin
insan inisiyatifinden bağımsız olarak çalıştırabiliyoruz. Bunun için de enerji maliyetlerini azaltan ve minimum arıza duruşu
ile verimli bir üretim yapılmasını sağlayan son teknoloji bir otomasyon ve Scada sistemi kullanıyoruz. Scada sistemi ile
tüm ünitelerin kontrolü, merkezi kumanda odasında ilgili ünite operatörü vasıtasıyla yapılıyor. İstersek operatörleri devreden
çıkararak bu sistemi otomatik kumandaya bağlıyor, expert system dediğimiz bilgisayar tabanlı sistem sayesinde insansız
olarak çalıştırabiliyoruz. Yani bu sistem sayesinde tüm üretim prosesi adeta oto-pilot mantığıyla operatöre gerek duymadan
yürütülebiliyor. Kalite kontrol birimimizde de otomatik numune alma ve RoboLab sistemimiz mevcut. Bu sistem ile üretim prosesinin farklı noktalarından insan eli değmeden belirlenen periyotlara göre otomatik olarak numune alıyoruz. Bu numuneler yine insan eli değmeden, kanallar aracılığıyla laboratuvara geliyor, laboratuvarda bir robot vasıtasıyla hazırlanıp analiz edilmek
için x-ray cihazına veriliyor. Analiz sonuçları da otomatik olarak bilgisayar ekranlarımıza ve cep telefonlarımıza saat başı
iletiliyor. Fabrikamızda ayrıca enerjinin verimli kullanılması ve maliyetlerinin düşürülmesi amacı ile bir enerji Scada sistemi kurduk. Bu sistem sayesinde fabrikayı besleyen enerji nakil hattının bağlandığı şalt sahasından başlayıp, üniteler ve
sahadaki ekipmanlara kadar anlık olarak enerji tüketimini izleyebiliyoruz. Böylece hem ünitelerin enerji harcama
oranlarını kontrol altına alabilen alıcı kumanda müdahalelerini yapabiliyor hem de bazı üniteleri enerji fiyatlarının en düşük
olduğu saatlerde çalıştırabiliyoruz. Reçetelere uygun, standart sapması düşük, kontrol edilebilir ve güvenilir üretim yapabilmek için ham madde sistemi üzerine de online analizörler kurduk. Online analizörler, bantlar üzerinden geçen ham maddenin kimyasal özelliklerini anlık olarak analiz edip, belirlenmiş olan hedef değerlere göre dozajlama kantarlarına komut veriyor. Böylece kendisine verilmiş reçeteye göre hangi ham maddeden hangi oranlarda sisteme göndereceğine karar verip, ham madde bantlarının hızını ayarlıyor ve ham madde oranını otomatik olarak düzenliyor. Online analizör, x-ray ve dozajlama bant kantarları kapalı çevrim çalışıyor. Tüm bunlar standart sapması çok düşük sürdürülebilir kaliteyi sağlamamıza olanak tanıyor.
Bununla birlikte sürdürülebilir bir üretim ve gelecek için çok önemli bir adım olan yenilenebilir enerji alanında da projeler
üretiyor, Seza Çimento’ya çok yakın bir bölgede güneş enerjisi santrali kurmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Santrali
öncelikle fabrikamızın elektrik tüketimini karşılamak için kuruyoruz. İlk etapta fabrikanın tüm elektrik harcamasının
yüzde 30’unu karşılayacak bir kurulu güce sahip olacağız. Bunu sadece bir yatırım değil aynı zamanda sosyal
sorumluluk projemiz olarak da görüyoruz. Zamanla bu alandaki yatırımlarımızı daha da artıracağız. Böylece ülkemizin enerji
ithalatı faturasını azaltmaya da katkı sunmayı hedefliyoruz.
Sektörün çevreye etkisi nedir, bu konuda fabrika olarak sizler ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Çimento üretimi esnasında bacadan salınan gazlar, teknolojiden yararlanılmadığı takdirde çevreye geri dönüşü
mümkün olmayan zararlar verebiliyor. Bu nedenle hem dünyada hem de ülkemizde çimento sektöründe faaliyet
gösteren tüm oyuncuların çevreye duyarlı fabrikalarda üretim yapmaları büyük önem taşıyor. Bu süreçte sektörümüzdeki işletmelerin özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında uygulamaya alınması beklenen Sınırda
Karbon Düzenlemesi’ne (SKD) adapte olması gerekiyor. Çünkü SKD’nin, AB’nin iklim değişikliği ile mücadele konusunda temel
araçlarından biri olan Emisyon Ticaret Sistemi’nin uluslararası alana genişletilmesi şeklinde olma ihtimalinin yüksek olduğu
değerlendiriliyor. Bundan etkilenecek enerji yoğun sektörlerin başında da çimento geliyor. Önlemlerini almayan işletmeler,
SKD ile hayatımıza girecek vergi ve ek maliyetler nedeniyle özellikle ihracat kanalında zorluklar yaşayabilir. Çevreye duyarlı bir çimento fabrikası kurmak hiç kuşkusuz oldukça büyük bir yatırım gerektiriyor. Ancak bu yatırımlar uzun vadede hem ciddi bir verimlilik hem de çevresel ve dolayısıyla sosyal bir fayda sağlıyor. Biz de bu bilinçle ilave maliyetler getirmesine rağmen sektörde var olan çevre bilincini biraz daha üst seviyelere çıkarmak için Seza Çimento fabrikamızda bazı yatırımlar yaptık.
Bu doğrultuda şu an hem ülkemiz hem de AB ülkeleri için belirlenmiş yasal sınırların çok altında toz emisyon değerleriyle
üretim yapıyoruz. Fabrikamızda ara üniteler de dahil olmak üzere tüm ünitelerde torba filtre sistemi kullanıyoruz. Bu
sistem sayesinde tesisimizin çevreye toz salınımı son derece düşük. Ulusal ve uluslararası standartlarda belirlenmiş
toz partikül salınımı limit değerlerinin oldukça altında bir seviyedeyiz. Baca gazını da geri dönüşümde kullanıyoruz.
Kaynak: Türk Çimento